Korona Virüs Sürecinde İş ve Borçlar Hukuku
Korona virüsün sosyal yaşantımızda belki de en çok etkilediği alan iş hukuku oldu. İşçi ve işverenler açısından bu durumun gözden geçirilmesinde fayda vardır. Bu durumda ücretli izin kurumundan bahsetmekte fayda vardır. Ücretli izin, işverenlerin daha çok yazın kullanmaya yetki verdiği, aynı iş yerinde en az bir yıl çalışmış olan işçilere tanınan bir haktır. Ancak işverenlerin bu hakkı şimdiden kullanılmasında hukuken bir sınırlama yoktur. Bu hakkın tek kısıtlaması işverenin işçilere toplu ücretli izin verme durumudur. İş yerinde çalışan tüm işçilere aynı anda ücretli izin vermek toplu ücretli izin veya shut-down olarak adlandırılmaktadır. Bu iznin toplu olarak kullanılmasında ise Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği 10. maddesinde de belirtildiği üzere ''İşveren, veya işveren vekili Nisan ayı başı ile Ekim ayı sonu arasındaki süre içinde, işçilerin tümünü veya bir kısmını kapsayan toplu izin uygulanabilir.'' denmektedir. İşverenler bu hakkı kullanırken iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı davranmadan kullanabilirler.
Peki ya ücretsiz izin verilen işçiler için nasıl bir hukuki süreç uygulanacaktır. İşte bu noktada ücretsiz izin verilebilmesi için işverenin bu isteği yazılı olarak iletmesi ve işçinin onayının alınması zorunludur. İşçi ücretsiz izni kabul etmeyip işten ayrılma sonucuna giderse çalıştığı yerden haklı fesih bildirimi ile kıdem tazminatını alarak ayrılması mümkündür. Sonuçta burada askıda bir iş sözleşmesi vardır. Burada işçi ücretsiz izne ayrılmayı kabul ediyorum demek zorunda değildir. İşçi olur da ücretsiz izne ayrılmayı kabul ederse burada bir askıda iş sözleşmesi vardır. Yani ne işçi bu süreçte çalışmayı taahhüt eder ne de iş veren bunun için bir ücret ödemeyi. Şunu önemle belirtmek gerekir ki bu sürecin yönetimi esnasında hukukumuza egemen olan ilkelerden iyi niyet ve dürüstlük ilkesine aykırı davranmama yükümlülüğü her iki taraf için de geçerlidir. Bunun sonucu olarak sürecin işçi ve işveren açısında koordineli yürütülmesinde fayda vardır. İşte tam da bu noktada işçinin ve iş verenin haklarını korumak açısından Kısa Çalışma Ödeneğinden bahsetmekte fayda vardır. Kısa çalışma ödeneği 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. madde III. bendinde ''zorlayıcı nedenler'' başlığı altında açıklanmıştır. Burada zorlayıcı nedenlerden bahsederken yayılmakta olan bir salgın hastalık bu kapsam içerisine girebilmektedir. Bu sürecin 3 ay boyunca devam etmesi halinde işletmesindeki işçilerin tamamı veya bir kısmını durduran, yarım gün çalıştırmak gibi, ya da 1/3'e kadar azaltan şirketlere, çalışanların brüt ücretinin %60'ını ödemeyi taahhüt ettiği ve bunu da zaten halihazırda işverenlerin çalışanları için ödediği işsizlik fonu ile karşılanan bir fon sayesinde iş verenin başvurması durumunda işçilerine ödemek adında gerekli şartları taşırlarsa bu ücrete hak kazanabileceklerdir. Gerekli şartları Taşıyan işletmelerin, işçilere brüt ücretlerinin %60'ını en fazla 3 ay boyunca verilmesi mümkündür.
Özel hukuktan doğan kira, alım-satım gibi sözleşmelerde ise sözleşme şartlarında salgın hastalık durumunun mücbir sebep sayılıp sayılmadığına bakılması açısından önem taşımaktadır. Mücbir sebep olarak sayılırsa kira ödemeleri bakımından Borçlar Kanununun ''Olağanüstü Fesih'' Başlıklı 331. maddesi kapsamında sayılan önemli nedenler ve '' Aşırı İfa Güçlüğü'' başlıklı 138. maddesi hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı sözleşme içeriğine bakarak edinilen bilgiye göre uygulama alanı bulur.
Tam da bu noktada iş yeri idarenin kısıtlaması ile kapatılmış olan iş verenler ne yapacaktır. Kafe, kuaför, kahvehane gibi iş yeri sahipleri için 26.05.2020 günü 31080 sayılı mükerrer Resmi Gazete'de yayınlanan Cumhurbaşkanı Kararnamesi, ''Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7226 Sayılı Kanun Geçici Madde 2'' numaralı hükmü ile ''01.03.2020 tarihinden 30.06.2020'' tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenmemesi, kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.'' hükmü eklenmiştir.
Saygılarımla.
İletişim: av.burakhosgoren@gmail.com
Yorumlar
Yorum Gönder